22 Temmuz 2012 Pazar

ben köleyim

bu filmi izleyin

filmin akıcılığı ve sahneleri aman aman değil

ama konusu itibariyle güzel farklı bir soluk
kendinizi verirseniz sıkılmazsınız

ben zevk alarak izledim

filmi izlerken kafamda Bilali Habeşinin sözleri yankılandı

"özgürlük aklındadır
özgürlük kalbindedir
özgürlük ruhundadır
onların sen köle olduğuna inandırmalarına izin verme"


 film sudanda kabile saldırılarından birinde esir alınan kızlardan maria'nın köle olarak satılmasını ve geri kalanı anlatıyor

 filmde kötü var, kötünün daha az kötüsü de var.
filmde iyi ver, biraz daha iyisi de var.

ama filmde bir baba var kızını aramaktan hiç vazgeçmeyen, onu koruma sözünü tutmaya devam eden, çaresizliğin onu ümitsizleştirmesine, güçsüzleştirmesine izin vermeyen, güçlü, çok güçlü bir baba var

bir de siyah tenlilerin yüzlerinde ki o vahşi asalete bir kez daha hayran kaldım
Rabbim güzel yaratıyor



12 Temmuz 2012 Perşembe

eyy

problem nerde kalbim?
ben sana demedim mi göğüs kafesimin arkasında dur çıkma bir yere diye?
iki kahkaha attın diye güçlü mü sandın kendini, kırılmaz mısın sandın?
sen mi beni dinlemiyorsun da gidip kendini kırdırıyorsun?
yoksa ben mi sana sahip çıkamıyorum?

ey aklım senin suçun mu bu?
niye gittin uzaklara?
gelmek için hala neyi bekliyorsun?



11 Temmuz 2012 Çarşamba

desinler


ablamlar ve bizim ev

Bu haftasonu yeğenim evleniyor. Dün akşam imam nıkahları kıyıldı. Ablamlar gelini memleketten aldılar. Biz hiç görmedik. Gelini merak ettiğimiz için dün bizlerde onlardaydık. Nikah kıyıldı, yemekler yendi, çaylar içildi. Biz de mutfaktayız.
 Bir ara yeğenim hatice
-teyze bi saniye dedem babama kızıyo, dedi biz içeri kulak kabarttık. Evet kızıp birşeyler söylüyordu normalde onun kadar fevri olan eniştem cevap vermiyordu ama.
 benim ablam amcamın oğluyla evlendi. yani eniştem amcamın oğlu oluyor aynı zamanda. Amcam 80 küsür yaşında herşeye karışan, herşeyi ben bilirim diyen bir adam. Tam bir "karakter".  
 Eniştem de tam bir "karakterdir". Onu anatamam bile :) Nişanlım onun için "renkli bir kişilik" diyor. Laz fıkrası gibidir.
 Her iki "karakter" pek anlaşamaz


 Hatta bu gelini istemeye gittiklerinde de memlekette ikisi tartışmış. Amcam herşeye karışıyormuş ve eniştem ona karışmamasını ve bunun onun değil kendi meselesi olduğunu söylemiş. Sonra tartımışlar. Toplum içinde biraraya geldiklerinde 80 küsürlük amcam gidip kapının önüne ayakkabıların önüne oturmuş. Akrabalar ne yapıp etmişlerse de içeriye koltuklara yada minderlere oturtamamışlar.
 -yok yok ben gelmem, oturmam oraya, benim yerim burasıdır, kapının önüdür. çocuklarım beni buraya atmışlar, demiş. 


neyse dün de yine böyle gelinin ailesi bizimkiler bir aradaymış. Olay bitince gelinin ailesi de kendi akrabalarının evine yatmaya gittiler. Erkekler de aşağıya kadar uğurladılar. Eniştemin yukarı salona çıkmasıyla hararetli hararetli  bağıra çağıra konuşması bir oldu. Kavga var sandık hepimiz kadınlar da salona geçtik. İçerde eniştem, amcamın diğer oğlu, amcamın eşi, damat olan yeğenim ve abim vardı. Başka kadınlar, kızlar ablam ve ben de gittik.  Öyle bağırarak konuşuyordu ki. Hararet basmıştı eniştemi; gömleğimin önünü açmış, pantolonlarını sıvamıştı. Kiminle kavga ettiğini anlamaya çalıştım. Söylediği tek kelimeyi anlmadım ama amcamla bişeyler olduğunu anladım. Ben yeğenlerim tevrat ve haticeyle yanyanaydım. İlk başta problemin bende olduğunu sandım ama baktım kızlarda şaşkın şaşkın bakıyorlar ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Biran hatice anladım dedi. ve dışarı çıktı. Ne olduğunu anlamayan benle tevrat da peşinden çıktık.


-hani teyze ben sana dedim değil mi dede babama bişeyler söylüyor diye.
-evet
-işte onunla ilgili bir kavga galiba
-tamam da aşağıda ne olmuş
-onu anlamadım
-tevrat sen anladın mı
-yoo ben de anlamıyorum ne dediklerini


yanlış anlaşılmasın onlar farkı bir dil konuşmuyorlardı. bizim anadilimiz olan ve anlayıp konuşabildiğimiz zazacayla konuşuyorlardı. Ama biz eniştemden hiçbir şey anlamıyorduk. Geri içeri girdiğimizde herkes oturmuştu. Amcamın eşi hariç. Ki o da amcam ve eniştem gibi tam bir "karakter"dir.


Gerçek adı sakine ama adını kısaltıp sako diyorlar. Sülalenin en büyüğünden en küçüğüne torunların akadar herkes ona sako der. O da 80li yaşlarda olduğu halde benden çok daha sağlıklıdır. Asla uzaktan konuşmaz kiminle konuşuyorsa yanına gelir eğilerek neredeyse kulağına konuşur. Çok rahat bir şekilde hiç kendini kasmadan konuşur. Kızdığında bile hafif gülümser. Dün de yine öyle herkes otururyorken bir tek o ayaktaydı ve eniştemle konuştuğu içinde tam onun önündeydi. diğer oğluyla konutuğunda onun önüne giderek konuşuyordu.
 Konuşma daha çok eniştem, sako, ve amcamın diğer oğlu kemal amca tarafından geçiyordu. Eniştem çok hızlı ve bağırarak konuştuğu için kimse anlamıyordu. sako sadece konuştuğu kişiyi muhattap alacak şekilde, sessizce konuştuğu için anlaşılmıyordu. Kemal amca konuştuğundaysa cümlesinin sadece ilk bir kaç kelimesini anlıyorduk çünkü geri kalanında kahkahaya boğuluyordu. Hiç kimse onların ne dediğini tam olarak anlamıyordu ama çok ilginç bir şekilde o üçü birbirini anlıyordu.

 Bütün bunlar olurken abim necatiyle, yeğenim mesut bir arada her söylenen gülüp dalga geçiyorlardı. Diğer kadınlar ve ablam arada bir şeyler söylüyordu. Ben hatice ve tevrat bir yerde erman şansal ve alişen gibi krtik yapıyorduk .

anladıklarımı yazayım

 Eniştem diyordu ki
-wallahi de billahi de onun hiçbir evladı benim kadar kıymet vermiyor ona benim kadar. Benim kadar düşünmüyor, benim kadar değer vermiyor ama o bana kıymet vermiyor. Yalan mı? diye sordu erkek kardeşine. O da:
-doğru ama düşün bir inek bir kovayı dolduracak kadar süt verir ama tekme atıp o sütü döker işte sen öylesin

dedi. Ve tevrat bana dönüp işte bu çok güzel bir laf dedi. Ki gerçekten öyleydi. O söz güzel muhabbetin ne kadar önemli olduğunu anlatyordu ki. O kısacık anda pek çok şeyi anlamama yardımcı oldu. O söz için ayrıca uzun bir yazı bile yazabilirim.

 olaylar sakinleşti ve konu amcama ve onun tavırlarına geldi. amcamlar gecen seneye kadar köyde yaşıyorlardı bu sene buraya taşındılar. Eniştemlerinde beyazıtta çay ocakları var Amcam evde sıkıldığı için hergün onların yanına gidiyormuş. Eniştemler bu durumdan rahatsız. Ona ithafen diyor ki

-Oradaki kadınların hepsi turist. Hepsi çıplak hatta çırılçıplak. Sen hacı adamsın ne işin var orda. Gelip yanına oturuyorlar onlar ayıp bilmez ki. Rahatsız da oluyorsun. Otur burda camide sana uygun yaşlı hiç mi yok?

yengem sako
-geliyo geliyo ne olmuş 2 bardak çay veriyosun zoruna mı gidiyor.
-alakası yok. tamam sen de gel ama onu tek gönderme, sen de onunla gel.
-gelmem ben. benim saçım beyazlamış ne işim var çıplak kadınların yanında
-o zaman onun ne işi var? Suphi (orada çalışan bi akraba) bile diyor ki amca bu kadınlara bakmaya mı geliyor acaba

ablam dayanamadı dedi ki
-bana sorarsanız o orda diye senle suphi rahat rahat bakamıyorsunuz ondan adamdan rahatsız oluyorsunuz

bunun üzerine eniştem öyle güldü ki bunun doğru olduğuna inandım :)


yine eniştem amcamın ona karşı çok sert davrandığını anlatıyor
-mesela gecen gün geldi. Açtır diye kalktım yemek hazırladım tepsiye koydum önüne götürdüm. tepsiyi eliyle itti kızarak dedi ki "ben oruçluyum sen bilmiyor musun?" işte böyle davranıyor bana.
Kemal amca:
-peki sen ona ne dedin, sanki sen Allah kabul etsin dedin, sen de ona bağırdın "ne bilim ben aç olduğunu elimi mi ağzına sokmuşum?


 Bunlar olurken bizler hala esas mevzuunun ne olduğunu anlamamıştık. Bir tek de biz anlamamıştık galiba çünkü diğer herkes lafa karışıp bişeyler söylüyordu. Ablam dışarı çıkınca biz tamam dedik ondan öğreniriz ne olduğunu

-abla ne olmuş mesele ne?
-hiçbir fikrim yok, ne dediklerini ben de anlamadım

sonunda biz esas mevzuuyu aslında kimsenin anlamadığına kanaat getirip konuyu araştırmayı bıraktık.

ben mesut ve necati bizim eve geçmeye karar verdik. arabada mesut diyor ki?
-İşte bizim ev her akşam böyle curcuna . Çoğunlukla ne dediklerini anlamıyorum ya susuyorum yada evet evet diyorum :)

sormadım bile o da anlamamış.


Sonra bizim eve geçtik  Ablamların evinin tam tersi sessiz, herkes kendi köşesinde ya tv izliyo, ya bilgisayarda. Kimse ortak bir şey yapmıyor herkes bireysel.  O zaman anladım neden onların sürekli bizim eve gelmek istediklerini bizim evin de neden sürekli onlara gitmek istedikleğini. Çünkü biz onlara gittiğimizde eğleniyoruz, onlar bize geldiklerinde dinleniyorlar.


uyusam

öff

son zamanlarda çok yalnız hissediyorum kendimi.
insanlarla iletişim kurmakta daha önce hiç bu kadar zorlanmamıştım.
benim mi onlarla problemim var onların mı benimle bilemiyorum.

çok bunaldım gitmek istiyorum buralardan
hiç kimsenin olmadığı bir yere




uyusam uyandırmasalar



8 Temmuz 2012 Pazar

medya


 Değişmek iyi midir, kötü müdür?
 Kişilik olarak diyorum.

 Ben değişmeyi hiç sevmedim. Oldum olası o kelimeden hiç hoşlanmadım. Bazen insanlar bana değiştiğimi söylediklerinde de, olumlu anlamda söylüyor olsalar dahi bundan hoşlanmam. Kötü yönlerim var tabi ki farkındayım elbette ama kendimi o şekilde kabul edip seviyorum.

 Ben kendimden memnunum. Kusursuz olmayacağımı biliyorum ve olan kusurlarımın da aşırı olmaması beni rahatlatıyor. Ki bana göre bir insanı diğerlerinden ayıran en büyük özellikleri olumlu taraflarında çok olumsuz taraflarıdır.

 Mesela ben rahat bir insanımdır. Hayatı doğal akışıyla yaşamaktan rahatsız olmam. Hırslı değilimdir. Örneğin istediğim bir ayakkabıyı almıyorsam kendimi kahretmem, alternatiflere bakarım. Hiç yolu yoksa bile üzmem kendimi, arkada bırakırım. Onlar olmadan da yaşayabileceğimi biliyorum çünkü. Buraya kadar olumlu bir özellik olarak görünse de beraberin de olumsuz taraflar taşır. Benim bu rahatlığım çabuk vazgeçen bir yapıyı getiriyor.

 İlişkilerimde de böyleyimdir. Biriyle problem yaşamaya başlamışsam, çıkmaza girdiysem ve o insanla olan ilişkim beni üzüyorsa daha doğrusu gururum inciniyorsa. Kendimi korumak adına o kişiyle ilişkimi koparırım. Çekip giderim. 

 Çok çabuk bağlanmam insanlara, insanlara hayatımda çok büyük yer vermem. Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Mesela bazen insanların komşuları olur, severlerse çok zamanlarını onlarla geçirirler en yakınları olur. Mesela okula giderler arkadaşları olur severler ve okul bitene kadar ya da araları bozulana kadar tüm zamanlarını geçirirler. Mesela çalışmaya başlarlar iş arkadaşları olur ve tüm planlarını onlarla yaparlar. Bir  zamanlar ben de böyleydim. Çok yakın iki arkadaşım vardı. Onlarla beraberdim her zaman. Evim onlardan uzaklaştığında kendimi kaybettim. Bu sefer tüm zamanımı telefonda konuşarak geçirmeye başladım. 
 Sonra bazı şeyler oldu. Fikirlerim değişti ve benim bir ortamdan kopmam gerekiyordu. O arkadaşlarımdan biri benimle gelmeye razıydı ama diğeri değildi ki inatçı biriydi. Ben hiç mücadele etmedim. Ona o ortamdan uzaklaşmak için senden de uzaklaşmam lazım dedim ve bir daha da görüşmedim onunla. Aradan epey zaman geçti ve ben o ortama bir daha girmeyeceğimden emin olduğumda o arkadaşımın çağrılarına cevap verdim. Neyse ki o arkadaşım bağışlayıcı bir kızdı ve her zaman beni sevdi. Bu şekilde onunla arkadaşlığımız kurtuldu.

 Diğer arkadaşım çok eğlenceli ama bir o kadar da sivri çıkışları olan bir kızdı. Arada bir depresyona girer ortalığı yakıp yıkardı. Öyle zamanlarda benden de uzaklaşırdı. Benimle hiç bir şeyini paylaşmaz, ben aramadan o aramaz, evime gelmez, görüşme taleplerimi bir şekilde savurur, agresifleşir, kabalaşır ve kırıcı sözler söylerdi. Ben hiç bir şey olmamış gibi davranamazdım, kavga da ederdim, onunla arkadaşlığımdan şüpheye düştüğümü söylerdim. Çok alttan alamazdım ama sabrederdim. Fakat sonra o hiç ortada olmayan arkadaşlar bulur bir anda onlarla yakınlaşır ve en yakını olduğunu sandığım bana değil onlarla paylaşırdı pek çok şeyini. Ben bunu farkettiğimde en çok gururum o zaman kırılırdı. O zaman anlardım ki depresyonda değil sadece benden sıkılmış ortamını değiştirmek istiyor ve ben sülük gibi ona yapışmışım. Sonra da bir şey bardağı taşıran son damla olurdu ve ben artık bundan böyle onunla görüşmek istemediğimi söylerdim.O da mücadele etmezdi. Çünkü en az benim kadar gururluydu.

 Aradan birkaç ay zaman geçerdi ve o bir şekilde bana ulaşırdı. O zamana kadar ben de sakinleşmiş hatta özlemiş olurdum, özür diler hatalı olduğunu söylerdi. Yine eskisi gibi olurduk.
 Biz biraz büyüdük, ben 20, o 21 oldu. O emin olmadığı biriyle ailesinin emri vakisiyle imam nikahıyla nişanlandı. Ve tabi ki düğün telaşı başladı. Dediğim gibi o o adamla evlenme konusunda kararsızdı ve yine depresyona girdi. Yine biz de aynı şeyleri yaşadık. 

 Aradan yıllar geçti ve hala görüşmüyoruz. 9 yıllık arkadaşlığımız bitti

 Ondan sonra ben insanlarla bir daha o kadar bağlanmadım hiç. Çünkü birilerine bağlandığımda, bunun ben de kötü alışkanlıklar gibi bağımlılık yarattığını öğrendim. Sonra da kalbimin kırıldığının. 

 Ama bu sene bunu unuttum. Ben yine aynı hataya düştüm, yine birilerine bağlandım, bağlanmam gereken birine. Şimdi yine aynı durumdayım. Ama bu kez herşey daha zor. 

 Sabretmek istiyorum ama bu benden çok şey alıyor. 
 Şimdi ben kendimle o kadar çok çelişiyorum ki. 
 Bir anım diğerine uymuyor. Parçalanıyorum.
 Kendime olan saygım gittikçe azalıyor. 
 Başka şeylere sahip çıkmak adına kendimden vazgeçiyorum.
 Gururumu kaybediyorum
 Ve şimdi bu yazıyı bitirirken
 tükendiğimi
 ümidimi kaybettiği hissediyorum

2 Temmuz 2012 Pazartesi

namaz


bugün öyle zor bir günkü benim için

öyle korkuyorum ki
öyle çaresizim ki
öyle kolum kanadım kırık ki

Rabbim kul olduğumu hatırlatıyor

herşeyin O'nun elinde olduğunu...

hatırladım elh

insan böyle zamanlarda daha çok sığınıyor ya Rabbine, benim de öyle oldu

yatsı namazını uzun zamandır böyle özene bezene huşuyla, ihlasla kılmadım

öyle dalgındım ki, birkaç kez farzı 4 rekatta değil 2 rekatta bitirdim
tekrar tekrar kıldım
nihayet vitri de kıldım, hatta bu gün kaçırdığım bir vaktin kazasını da kıldım

son rekatta bitirmek üzereyken aklıma bişey geldi:

abdestsizim


1 Temmuz 2012 Pazar

niye?

sana mutsuzluk veren birinin peşinden gitmeye niye devam edersin ki?

niye acı çekmekten vazgeçmezsin?

sevdiğin için mi?
ya o sevgini çiğniyorsa?

hayatımdan çık demenin kaç farklı yolu vardır?

mesela seni aramıyorsa,
mesela sana cevap vermiyorsa,
en önemlisi sana seninle karşılık vermiyorsa...

peki sen bu iki kelimeyi duymadan çıkmayacak mısın?

ama ya öyle demiyorsa?





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...