11 Temmuz 2012 Çarşamba

ablamlar ve bizim ev

Bu haftasonu yeğenim evleniyor. Dün akşam imam nıkahları kıyıldı. Ablamlar gelini memleketten aldılar. Biz hiç görmedik. Gelini merak ettiğimiz için dün bizlerde onlardaydık. Nikah kıyıldı, yemekler yendi, çaylar içildi. Biz de mutfaktayız.
 Bir ara yeğenim hatice
-teyze bi saniye dedem babama kızıyo, dedi biz içeri kulak kabarttık. Evet kızıp birşeyler söylüyordu normalde onun kadar fevri olan eniştem cevap vermiyordu ama.
 benim ablam amcamın oğluyla evlendi. yani eniştem amcamın oğlu oluyor aynı zamanda. Amcam 80 küsür yaşında herşeye karışan, herşeyi ben bilirim diyen bir adam. Tam bir "karakter".  
 Eniştem de tam bir "karakterdir". Onu anatamam bile :) Nişanlım onun için "renkli bir kişilik" diyor. Laz fıkrası gibidir.
 Her iki "karakter" pek anlaşamaz


 Hatta bu gelini istemeye gittiklerinde de memlekette ikisi tartışmış. Amcam herşeye karışıyormuş ve eniştem ona karışmamasını ve bunun onun değil kendi meselesi olduğunu söylemiş. Sonra tartımışlar. Toplum içinde biraraya geldiklerinde 80 küsürlük amcam gidip kapının önüne ayakkabıların önüne oturmuş. Akrabalar ne yapıp etmişlerse de içeriye koltuklara yada minderlere oturtamamışlar.
 -yok yok ben gelmem, oturmam oraya, benim yerim burasıdır, kapının önüdür. çocuklarım beni buraya atmışlar, demiş. 


neyse dün de yine böyle gelinin ailesi bizimkiler bir aradaymış. Olay bitince gelinin ailesi de kendi akrabalarının evine yatmaya gittiler. Erkekler de aşağıya kadar uğurladılar. Eniştemin yukarı salona çıkmasıyla hararetli hararetli  bağıra çağıra konuşması bir oldu. Kavga var sandık hepimiz kadınlar da salona geçtik. İçerde eniştem, amcamın diğer oğlu, amcamın eşi, damat olan yeğenim ve abim vardı. Başka kadınlar, kızlar ablam ve ben de gittik.  Öyle bağırarak konuşuyordu ki. Hararet basmıştı eniştemi; gömleğimin önünü açmış, pantolonlarını sıvamıştı. Kiminle kavga ettiğini anlamaya çalıştım. Söylediği tek kelimeyi anlmadım ama amcamla bişeyler olduğunu anladım. Ben yeğenlerim tevrat ve haticeyle yanyanaydım. İlk başta problemin bende olduğunu sandım ama baktım kızlarda şaşkın şaşkın bakıyorlar ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Biran hatice anladım dedi. ve dışarı çıktı. Ne olduğunu anlamayan benle tevrat da peşinden çıktık.


-hani teyze ben sana dedim değil mi dede babama bişeyler söylüyor diye.
-evet
-işte onunla ilgili bir kavga galiba
-tamam da aşağıda ne olmuş
-onu anlamadım
-tevrat sen anladın mı
-yoo ben de anlamıyorum ne dediklerini


yanlış anlaşılmasın onlar farkı bir dil konuşmuyorlardı. bizim anadilimiz olan ve anlayıp konuşabildiğimiz zazacayla konuşuyorlardı. Ama biz eniştemden hiçbir şey anlamıyorduk. Geri içeri girdiğimizde herkes oturmuştu. Amcamın eşi hariç. Ki o da amcam ve eniştem gibi tam bir "karakter"dir.


Gerçek adı sakine ama adını kısaltıp sako diyorlar. Sülalenin en büyüğünden en küçüğüne torunların akadar herkes ona sako der. O da 80li yaşlarda olduğu halde benden çok daha sağlıklıdır. Asla uzaktan konuşmaz kiminle konuşuyorsa yanına gelir eğilerek neredeyse kulağına konuşur. Çok rahat bir şekilde hiç kendini kasmadan konuşur. Kızdığında bile hafif gülümser. Dün de yine öyle herkes otururyorken bir tek o ayaktaydı ve eniştemle konuştuğu içinde tam onun önündeydi. diğer oğluyla konutuğunda onun önüne giderek konuşuyordu.
 Konuşma daha çok eniştem, sako, ve amcamın diğer oğlu kemal amca tarafından geçiyordu. Eniştem çok hızlı ve bağırarak konuştuğu için kimse anlamıyordu. sako sadece konuştuğu kişiyi muhattap alacak şekilde, sessizce konuştuğu için anlaşılmıyordu. Kemal amca konuştuğundaysa cümlesinin sadece ilk bir kaç kelimesini anlıyorduk çünkü geri kalanında kahkahaya boğuluyordu. Hiç kimse onların ne dediğini tam olarak anlamıyordu ama çok ilginç bir şekilde o üçü birbirini anlıyordu.

 Bütün bunlar olurken abim necatiyle, yeğenim mesut bir arada her söylenen gülüp dalga geçiyorlardı. Diğer kadınlar ve ablam arada bir şeyler söylüyordu. Ben hatice ve tevrat bir yerde erman şansal ve alişen gibi krtik yapıyorduk .

anladıklarımı yazayım

 Eniştem diyordu ki
-wallahi de billahi de onun hiçbir evladı benim kadar kıymet vermiyor ona benim kadar. Benim kadar düşünmüyor, benim kadar değer vermiyor ama o bana kıymet vermiyor. Yalan mı? diye sordu erkek kardeşine. O da:
-doğru ama düşün bir inek bir kovayı dolduracak kadar süt verir ama tekme atıp o sütü döker işte sen öylesin

dedi. Ve tevrat bana dönüp işte bu çok güzel bir laf dedi. Ki gerçekten öyleydi. O söz güzel muhabbetin ne kadar önemli olduğunu anlatyordu ki. O kısacık anda pek çok şeyi anlamama yardımcı oldu. O söz için ayrıca uzun bir yazı bile yazabilirim.

 olaylar sakinleşti ve konu amcama ve onun tavırlarına geldi. amcamlar gecen seneye kadar köyde yaşıyorlardı bu sene buraya taşındılar. Eniştemlerinde beyazıtta çay ocakları var Amcam evde sıkıldığı için hergün onların yanına gidiyormuş. Eniştemler bu durumdan rahatsız. Ona ithafen diyor ki

-Oradaki kadınların hepsi turist. Hepsi çıplak hatta çırılçıplak. Sen hacı adamsın ne işin var orda. Gelip yanına oturuyorlar onlar ayıp bilmez ki. Rahatsız da oluyorsun. Otur burda camide sana uygun yaşlı hiç mi yok?

yengem sako
-geliyo geliyo ne olmuş 2 bardak çay veriyosun zoruna mı gidiyor.
-alakası yok. tamam sen de gel ama onu tek gönderme, sen de onunla gel.
-gelmem ben. benim saçım beyazlamış ne işim var çıplak kadınların yanında
-o zaman onun ne işi var? Suphi (orada çalışan bi akraba) bile diyor ki amca bu kadınlara bakmaya mı geliyor acaba

ablam dayanamadı dedi ki
-bana sorarsanız o orda diye senle suphi rahat rahat bakamıyorsunuz ondan adamdan rahatsız oluyorsunuz

bunun üzerine eniştem öyle güldü ki bunun doğru olduğuna inandım :)


yine eniştem amcamın ona karşı çok sert davrandığını anlatıyor
-mesela gecen gün geldi. Açtır diye kalktım yemek hazırladım tepsiye koydum önüne götürdüm. tepsiyi eliyle itti kızarak dedi ki "ben oruçluyum sen bilmiyor musun?" işte böyle davranıyor bana.
Kemal amca:
-peki sen ona ne dedin, sanki sen Allah kabul etsin dedin, sen de ona bağırdın "ne bilim ben aç olduğunu elimi mi ağzına sokmuşum?


 Bunlar olurken bizler hala esas mevzuunun ne olduğunu anlamamıştık. Bir tek de biz anlamamıştık galiba çünkü diğer herkes lafa karışıp bişeyler söylüyordu. Ablam dışarı çıkınca biz tamam dedik ondan öğreniriz ne olduğunu

-abla ne olmuş mesele ne?
-hiçbir fikrim yok, ne dediklerini ben de anlamadım

sonunda biz esas mevzuuyu aslında kimsenin anlamadığına kanaat getirip konuyu araştırmayı bıraktık.

ben mesut ve necati bizim eve geçmeye karar verdik. arabada mesut diyor ki?
-İşte bizim ev her akşam böyle curcuna . Çoğunlukla ne dediklerini anlamıyorum ya susuyorum yada evet evet diyorum :)

sormadım bile o da anlamamış.


Sonra bizim eve geçtik  Ablamların evinin tam tersi sessiz, herkes kendi köşesinde ya tv izliyo, ya bilgisayarda. Kimse ortak bir şey yapmıyor herkes bireysel.  O zaman anladım neden onların sürekli bizim eve gelmek istediklerini bizim evin de neden sürekli onlara gitmek istedikleğini. Çünkü biz onlara gittiğimizde eğleniyoruz, onlar bize geldiklerinde dinleniyorlar.


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...