4 Eylül 2011 Pazar

mutlu sabahlar!!!

  Sabah olur uyanırsın. Yatakta ahh pardon 7 odalı evde bi odan bi yatağın yoktur sığıntı gibi salonda çekyatın üzerinde yatıyorsundur.Canın sıkılır. 5 metre ilerde duvarda asılı saate bakarsın. Bişey göremez gözlerinin 3 derece miyop olduğunu hatırlarsın. Canın sıkılır. Gözlerini olabildiğince kısıp görmeye çalışırsın. Tam saatin kaç olduğunu anlarsın ve hatırlarsın ki saat yaklaşık bir aydır orada bozuk olarak asılı durmaktadır. Canın sıkılır.

  Yatakta kalırsın. Zaten kimse uyanmamıştır, zaten yapıcak bi işin de yoktur, yatakta oyalanırsın. Sonra hatırlarsın bu hafta sonu sınavın vardır çalışman gerekir.Canın sıkılır. Nihayet kalkmaya karar verir laptopa bakınırsın. Görürsün ki Şeyma Ruken "49 Days"i izlemektedir. Aslında o diziyi sen izlemeye başlamışsındır bu evde sen kefetmişsindir. Gece izleyecek eğlenceli bişeyler olmayınca diziyi anlatır izlediğin bölümü sırf onlar için tekrar izlemeye başlarsın ve uyuyakalırsın. Ama onlar uyumadan saatlerce izlemeye devam ederler. Sabah olduğundaysa sana senin dizi anlatmaya başlarlar. Kendini ihanete uğramış hissedersin. Canın sıkılır. Kore dizilerinin o capcanlı renklerini ekranda görünce yumuşarsın oturur izlemeye başlar Ş. Rukenin seni yönlendirmesine izin verirsin. Hatta ders çalımanın o kadar da gerekli olmadığı noktasında kendini kandırırsın.


  Kendini ekrana vermeye çalışırken annen gelir bi tanıdığın bahsettiği duayı anlatmanı ister. Oğlunun evlenmeyi kabul etmesi için elinden ne geliyosa yapmaya kararlıdır. Açarsın okuyacağı sureyi anlatırsın neler yapması gerektiğini. Fakat heyhat boy abdesti alması gerekir. Söylersin zazaca yıkanması gerektiğini zaten banyo yaptığını söyler. Ama olmaz dersin bu abdest. Abdest de aldım zaten der. Öyle değil dersin. Sonra zazaca boy abdestini nasıl anlatacağını bilememnin çaresizliğiyle çırpınırsın. Hayızdan girer başka bişeyden çıkamazsın. Ve sonra anlarsın ki aslında anlamıştır ne demek istediğini sadece senin çaresizliğinle eğleniyordur. Canın sıkılır gibi olur ama yaramaz ihtiyar der geçersin.

  Mekan değiştirir izlemeye devam edersin. Nihayet hane halkı uyanmaya başlar. Annen gelir işini nasıl yaptığını başından geçen maceraları anlatır ve gider. Tekrar ekrana dönersin geri gelir kahvaltı hazırlayın der. Canın sıkılır. Kahvaltı hazırlamayı sevmezsin. Yani aslında seversinde geçiştirilecek birşey olarak görmediğin için her zaman hazırlamayı sevmezsin.

  Hazırlamama hakkına sahip olmadığını düşünür. "gağğ gızz" der paşa paşa mutfağa gidersin. Dolabı açarsın ki içinde kahvaltılık pek bişey oladığını görürsün. Canın sıkılır. Sonra utanırsın şükret dersin peynir, zeytin neyine yetmiyo, tereyağla bal da var daha ne olsun. Yine de patates kızartayım dersin. Ocağın hararetinin çok az olduğunu hatırlarsın. Canın sıkılır. Kızartma yapana kadar canın çıkacğını bilirsin ama vazgeçmezsin. Daha ince çabuk ısınan bir tava bularak zeka parıltıları gösterirsin.

 Annen gelir ekmeğin olmadığını söylersin. Hayır dolapta var der. Canın sıkılır. Donmuş ekmekten bayat ekmekten kötüdür dersin. Annen bayat da var der. Bana alternatif olarak sunar.

 Kahvaltıyı terasta yapmaya gerek yok mutfaktada yapabilirsin der yer sofrasını kurarsın. Yavaş yavaş koyarsın tabaklara e posta posta patatesler de kızarıyodur. Ocak da hiç fena değildir. Derin bir nefes alır tamam dersin bu gün güzel bir gün. Ş. Ruken gelir yardım eder. İyi kız bu kız dersin. 7 kişi olduğunuzu hesaplar yer masasının yetmeyeceğine kanaat getirip terasta yemeğe karar verirsin. Ş. Ruken oradaki masayı hazırlamak için çıkar.

  Sen patatesleri kızartma devam ediyorsundur. Tırşıkı da tabaklara koyarsın. Zeynep gelir içeri. Saçları dağınık üstü başı özensizdir. Niye böyle paspal bu kız dersin. Dolabı açar kahvaltının hazırlandığını bile bile ne arar ki bu dersin. Sonra o dağınık saçlarını dolabın içine soktuğunu görürsün. Canın sıkılır. Bişey demezsin. Sonra raftan temiz bardak çıkarır zaten dışarda olan su şişesine rağman yeni su şişesi çıkarır suyunu içer. Ekmekten bir lokma koparır ve tırşıktan kocaman bir lokma alır. Sonra çıkar gider. Arkasından bakarsın. Bardağı su şişesi olduğu gibi bırakmıştır. Sonra güveç tabağına bakarsın. Tabak artık temiz değildir Koca bir lokmanın izleri duruyodur köşesinde. Canın sıkılır. Bu kız da estetik sıffır sıffır sıffır dersin

  Her mutfağa girdiğinde gerek bulaşık gerek yemek. Ne yaparsan yap işin bi ucuna karışıp seni deli eden ablan Sultan gelir. Her zamn ki gibi hiç bir yardım amacı gütmeden sadece burnunu sokmak adına inanılmaz bir dürtüyle gelir bal kasesinin üzerine bal ekler ve gider. Oysa o bal kasesinin içinde ki bal tozlanmıştır ve sen o yüzden üzerine eklememişsindir. Canın sıkılır. Ama olan olmuştur.

  Şeyma gelir. Ona patlar Niye bu kadar geç indin aşağı dersin. Canı sıkılır. Terbiyesini bozmaz efendice cevap verir. Sevmediğin bir sofrayı sermiştir masaya ve sen kızar beyaz örtüyü ararsın. Tabi ki bulamazsın. Canın sıkılır. Bu kez kızarsın.

  Bi şekilde bulunur sofra istediğin gibidir. Aşağı inersin. Zeynebin kocaman lokmasının koca lokması karşında tabaktadır. Canın sıkılır. Bilirsin daha çok canın sıkılmaya devam edecektir.

  Kahvaltı yapmamaya karar verirsin. Otursun laptopun başına blogu açar yazmaya başlarsın. Yazdıkça sakinleşirsin. Sonra Ş.Ruken kahvaltısını bitirip gelir. Sana bişey isteyip istemediğini sorar. Canın sıkılır. Ona kötü davrandığın için kendini kötü hissedersin.

 Ş.Ruken sana kavun dilimleyip getirir. Yersin, yazarsın, rahatlarsın. Bu gün güzel bir gün dersin.

 Geri kalan hane halkı da kahvaltısını bitirmiştir. Sultan aağı iner mutfağa girer geri çıkar. Kızmaya başlar: hepimiz patates kızartıyoruz kimse o ocağı o halde getirmiyo yağdan batırmışsın orayı. Canın sıkılmaz sinirlenirsin. Ve bu kez cevap verirsin: tatminsizsin sen eline sağlık falan der insan.  O konuşmaya devam eder sen kapıyı çarparsın
 
  Sultan yukarı çıkmıtır zaten. Tekrar aşağı iner:

  -Tatminsizim haa köpek bile kirlettiği yeri temizler!!
  -Sen var ya sen kötüsün kötü!!!



 Evet işte bu benim bir sabahım. Herkese Günaydın!!!


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...