16 Şubat 2011 Çarşamba

"empati"

 Şu son bir kaç günü bu kitapla boğuşarak geçirdim. Evin bir köşesinde beni kendine çekti. Ablam da güzel olduğunu söyleyince... Güzel bir kitap bulursam bitirmeden rahat etmiyorum yemek yerken bile elimde oluyor eğer okumamı engelleyecek bir işim varsa o esnada benim için kitabı yüksek sesle okuyabilecek adam arıyorum.
 Sınav yaklaştığı ve benim aslında derslere odaklanmam gerektiği için okumak istemiyordum ama ablamın bitirmesini bile beklemeden aldım elime. Düzenimi bozmadan okumayı planlamıştım; mesela boş zamanlarda(!) ama ne mümkün sürekli aklım ondaydı. 
 Açık söylemek gerekirse kitabın en zevk aldığım kısmı orta kısmıydı. Kesinlikle okunmaya değer bir kitap bir kere yazarın zekası insanı hayrete düşürüyor ve bir şekilde kahramanları doğaüstü gelmiyor insana bilimsel açıklamalarla inanılır kılıyor. Ama bu yer yer insanı sıkmadığı anlamına gelmiyor çok gereksiz detaylar vardı örneğin. Bazı paragrafları okumadan geçebildim rahatlıkla ya kendimi fizik-felsefe dersinde gibi hissettiriyordu bana ve yer yer de fazlasıyla cinsel içerikliydi.
 Bana sorarsanız kahramanları kadar kitabın kendisi de 'empat'. Mutluluğu falan değil de hüznü çok güzel yansıtıyordu. Dün gece okurken karakterlerin kederini pişmanlığını o kadar hissettim, o kadar kendimi kötü hissettim ki neden kendime acı çektiriyorum deyip kapattım kitabı çektim yorganı üstüme ve kitabı okumamaya karar verdim uykuya o huzursuzlukla daldım (bana ne oluyosa). He ne oldu sabah uyandığımda kitabı okumadım mı? Aksine anladım ki onu bitirmeden içim rahat etmicek ve kendimi derslere vermek için ona boyun eğmem lazım. Akşam üzeri bitti. Kitabın sonunda hafif bir şaşkınlık hissettim ama aslında o kadar bariz bir şeyi anlamadığım için kendimi aptal gibi hissettim.
 Ha bu arada bir insanın tanıtılırken kardeşinin ünüyle-başarısıyla tanıtılması filancanın kardeşi denilmesi ne kadar üzücüyse bir kitabın yazarın diğer kitabı üzerinden tanıtılması da o kadar üzücü. İçim acıdı, burkuldu acıdım resmen şu kitaba ya. "olasılıksız"ın hatırına okunacak kadar kötü mü "empati". Başlı başına bir etkisi yok mu? Reklam mantığı falan tamam ama olmuyo işte kapaitalist sistem vicdanı yok ki!!


13 Şubat 2011 Pazar

görücülük

 Bayağıdır yazmıyorum. Yoğun günler geçiriyorum ne yaptığımı ben de bilmiyorum aslında. Bugün aalışverişe gittik bayağıdır çıkmamıştım dışarı iyi geldi. Gezemedik aslında koştur koştur alacağımızı aldık çıktık ama yine de rahatlamış oldum. Bu gün en güzeli bayağıdır lazanya yapmak istiyordum. Onu yaptım!
  Lazanyayı ikea'da yedik. Bizden önce ablam yemişti öve öve bitiremedi yeğenim rukende lazanya ne diye sorduğunda bende bilmiş bilmiş bir balık türü (!) dedim nerden uydurduysam. Ablam hayır canım börek diyince utancımı tahmin edersiniz. Ertesi günü gittik yedik öyle çok sevmesemde yapılmaya değer dedim. Sonra tarifine bakmak için nete yöneldiğimde şurada bahsettiğim maharetli ablam onun bir makarna olduğunu bundan 10-15 yıl önce yeni evlendiği sıralarda sıkça yaptığını ve bir daha satılmadığını anlattı. Bende üzüldüm bi umut ikea gıda markette satılır dedim baktım orda da yoktu. Marketlerde de hiç dikkatimi çekmemişti gerçi benim makarnayla pek aram olmadığı için makarna reyonları dikkatimi çekmez. Meğer satılıyomuş tamam öyle dalgalı değil düzmüş ama satılıyomuş markete gittim bi bakayım dedim varmış. İşte bugün aldık o lazanyayı ve yaptık. Yapması yemesinden daha zevkli ama onu söylemeden geçemicem. Şuan fırında epey kabarmış durumda çok şaşırdım kabarmasına börek mi bu?


 Fırından güzel kokular yükseledursun ben esas mevzuma geleyim şu okumayı sevdiğim kitap gibi kız postunda görücülük macerasını anlatıyoda benimde bizimki aklıma geldi hatta şuan bile onun çalışmaları üzerindeyim. Yalnız bizim hikayemizdeki fark ben erkek tarafıyım ve huysuz kaynana rolüne bürünüyorum. Biz de ortanca abime kız bakıyoduk okul bitti askerlik bitti bakalım artık buna birini dedik. Belirli kriterleri var. Yani aslında bizde evlenmeyen başka bir abi var ve biz onun durumundan bahsederken ya ortanca abim olsa tamam ona kız çok ama büyüğüne onu ikna etmek bi yana ona uygun kız bulmak çok zor deyip duruyoduk. Biz böyle diye duralım bu ortanca abime kız bakmaya gelince bi anda piyasada kız kalmadı. Diyor ki İslamı bilsin yaşasın, orta yolda olsun, eğitimli olsun, güzel olsun, kürt olsun. Bütün bunları toplamak o kadar zormuş ki biz farketmemiştik. Bu durumda bazı sosyal olayları keşfettik belki bizim çevremizdeki eksiklikten kaynaklanıyor bilmiyorum, belki memlekette bu geçerli değil ama arkadaş bizim okuyan kürt kızlarımız niye islamı bu kadar köşeye atıyolar. Gerçekten o kadar zorlandık ki anlatamam bizi çok mağdur ettiniz:) Şaka bi yana ya ikisi birden götürülmicek şey değil ki kabuğunu kırma meselesi mi bu anlamadım? neyse tabi bu kriterlerde bulamayınca bizler çerçeveyi genişletmeye başladık kendimizi aştık. Eğitim seviyesini düşürdük, güzelliği orta seviyeye getirdik, milliyetçiliği bıraktık kürt olmasada olur ama kürtlüğü kötü bişey olmadığını bilen bizim kültüre yakın bir olsun dedik gerçi kürt olmadan önce de zaza olsun diyoduk. Dedik de dedik.


 Biz böyle diye duralım. Tam da istediğimiz gibi biri çıktı karşımıza.


 evet bunun devamını sonra anlatıcam çünkü lazanya oldu ve biz açız ruken de tepemde hadi yemek yiyelim deyip duruyo. Bu arada lazanyanın tadına bakan ilk kişi olarak çok güzel  olduğunu söylüyor. Fotoğraf makinesi evde olmadığı için telden çekicez düzgün bişey çekebilirsem tarifi eklerim.

otizm ve 'koş forrest koş!'


12 aralık '10


Tom Hanksi severim. Terminal den beridir severim. Hollywood'da görmeye alışık olmadığım kadar içten sevimli ve 'dikkat çekici'sizdir. Dün akşam bu filmi izledim  özlemişim.
   Bolca "ayyy..." dedim. Şu anlamsız kelimeyi her türlü anlamıyla kullandım. 
  
   Söyleyecek çok sözüm yok. buyrun burdan izleyebilirsiniz.











      zahmet olmazsa şunu da izler misiniz?


leonardo di caprio

24 ekim '11




hakkını vermek gerek. leonardo di caprio'ya ne kadar gıcık gitsem de adamın filmleri güzel. titanik de sadece bebek yüzlü olduğu için oynatıldığını ve haddini aşan bir beğeni topladığına inandırdım kendimi. yıllar sonraki halini görüp o bebek yüzlü halinden çıkıp normal kriterlerde olduğunu görmek bana garip bir haz verdi. her ne kadar filmlerini zorla izlesem de her seferinde hayran kalıyorum ve artık "başlangıç" da son darbeyi vurdu. ben beyaz bayrak sallıyorum di caprio'ya platonik olarak giriştiğim benim bile anlam vermediği bu savaşda teslim oluyorum.

titanik, köstebek, zindan adası, başlangıç... kurgusu güzel filmler. oyunculuğunun çok iyi olduğuna inanmıyorum ama tercihlerini çok güzel kullanıyor (bu da son çırpınış olsun)
buradan izleyebilirsiniz

ha bu arada filmin sonunu anlayanlar bana anlatsın. ya filmin bir yerinde rüyada fiziksel acının gerçekten hissettiğini söylüyorlardı o doğru ama cidden. çünkü ben sabah rüyamda kuş-akrep beni sokacaktı sıyırdı parmağımı ve ben onu gerçekten hissettim hatta sanırım o korkuyla uyandım

cuma pazarı


29 aralık '10
dedim ya bugün gün yetmedi.. cuma pazarına öylesine bi girip çıktık ve saat olmuş 10 ben hala ordayım. klişemdir benim zaten ne zaman bir pazara gitsem doymak bilmeyen biri olduğumdan olsa gerek haftaya yine gelirim diyorum ve o "haftaya" olana kadra araya kaç hafta girer muamma:) illaki alışveriş yapmam gerekmez ben pazar'ı gezmeyi seviyorum zaten, 5 kuruş param olmadan saatlerce gezdiğim zamanalar oldu. zaten pazar kadar güzel bir şey varmı ki dünyada: her zaman haftanın belli bir günü oaya fuar mı panayırmı herneyse hatırlamıyorum açılmış gibi heleki büyük pazarlar... neyse pek birşey almadık, almaya da niyetimiz yoktu belli başlı şeyler dışında, yine de uygun birşeyler görünce evde stok yapıp hediye vermek gerektiğinde (çünkü bizde öyle oluyo, nedense hediye verme ihtiyacını aniden hissediyoruz aniden lazım oluyor) hemen çıkarıp verme amcını yürüttüğümüz için, bayağı bişeyler aldık. birkaç şal, biraz kına, iki cüzdan, vazo ve mutfak için değişik servis tabak-tepsileri aldık. alır almazda sahipleri belli oldu bir cüzdan kalmıştı elimizde iyi onu kaldırırız dedik ama eve gelince zeynep ablam çok beğendi ve iyi bunu ben kulanırım dedi:) biz bu iştahla evde biraz zor hediye stoğu yaparız. ve bunlarda aldıklarımız
ortadaki beyaz şeyler kartondan gibi duruyo ama aslında porselen:) içine yiyecek girince eminim çok daha güzel duracak



yaşasın ikea indirim günleri!!!

2 ekim '10

evvet beni bilenler bilir ne kadar büyük bir ikea hayranı olduğumu. 2007'den beri sıkı takipçisiyim ama sadece takipçi. avrupa yakasında oturduğum için ümraniye'ye gidip gezmedim neyseki bayrampaşada açıldı da bizlerde şenlendik. E malum kasım ayına giriş yapmış bulunmaktayız ve ben tam çocukları gönderip kendimi yatağımın sıcacık koynuna atacaktım ki aklıma ikea'nın çılgın fırsatlarına bakmadığımı farkettim ve işte sabahın bu saatinde arşınızdayım. Gecen ayın indirimlerinde şahsım adına alacak birşeyler bulamamıştım ama bu ay hatta yarın uzun zamandır almayı planladığım aynaların indirime girdiğini görünce nasıl sevindim anlatamam. normal şartlarda bile fiyatı ayna olarak uygun gelmişken şimdi indirimde ki haliyle resmen ucuz. 30 liradan 20 liraya düşmüş. sitesinde kişi başına alım 2 adetle sınırlıdır diyor ama kasaya daha fazla adetle gidince bir problem çıkmıyor.

"islami değil insani yardım"

28 Aralık '10

 10 günü aşkın süredir internet bağlantımız yok. Aslında iyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyorum zira çok fazla vakit harcıyordum. Yokluğunda kendimi düzene soktum. Biliyorsunuz Mavi Marmara geri döndü ve ziyaretçilere açık şuan. Ben gitmedim. Gemide bulunan 9 şehidimizi rahmetle anıyoruz.
 Şimdi olayın bu kısmında şunu söylemeden edemicem. Ben normalde İhh'yı sever sayardım. Yalnız Mavi Marmara olayında İsrailin vahşeti karşısında savunmalarını yaparken:
"insani yardım mı İslami yardım mı?" sorusuna İslami yardım olayın tüm masumiyetini tersine çevirirmişcesine verdikleri "insani yardım" cevabı onlara karşı duyduğum zaafı tamamen yok etti.
 Hayır efendim ben sizi insani yardım olarak değil İslami yardım olarak düşündüğüm için yardım etmiştim.
Tam da nihayet Müslümanlar olarak Filistin'e yanlarında olduğumuzu onları unutmadığımızı söyleyecektik. Heyhat! İslami değil İnsanı yardımdı.
 Ayrıca bunu orada şehit düşen kerdeşlerimizin de anısına saygısızlık olduğunu düşünüyorum zira şehadet Allah yolunda olur insani yardımlar yolunda değil. 

 Şimdi Ben ihh yı yine seviyor ve sayıyorum elbette ama kardeşcesine değil gözümde ensar değiller artık o değerde değiller. insani olarak seviyorum

uluslararası karikatür yarışması sonuçları


1 aralık '1o

Arkası dönük olan Hanzala, "Benim adım Hanzala. Senin adın ne?" diye soruyor, duvarın arkasına saklanan kız da, "Umut" diye cevap veriyor.
           
   Uluslararası Naci El Ali Karikatür Yarışması birinciliğini yukarıdaki karikatür aldı. Karikatürün çizeri Filistinde yaşayan Gazzeli bayan Omayya Johan.






Naci El Ali Kimdir?
1937'de Filistinde doğdu. 1947'de çoğu Filstinli gibi İsrail tarafından topraklarından sürüldü. Lübnan'ın güneyinde Aynül Hilva Mülteci kampında yaşamaya başladı. Davasını çizimleriyle anlattı. Hanzala onun imzasıdır. Tüm karikatürlerinde yamalı elbisesi, diken diken saçları, çıplak ayağıyla sırtı dönük 10 yaşında bir çocuk resmi vardır. Naci El Ali Hanzala ne zaman yüzünü dönecek sorusuna Filistin özgürlüğüne kavuştuğunda diye cevap verir. 40. eseri vardır. 22 Temmuz 1987 de Londrada kurşuna dizildi. yaralı olarak kaldırıldığı hastahanede 29 Temmuzda şehid oldu. Kimin yaptığını bilmem söylemeye gerek var mı? Hanzala hala yaşıyor ve maalesef henüz yüzünü dönmedi.

Hanzala kendini şöyle tanımlar: “Ben Hanzala. Babamın adı: Önemli değil. Annemin adı: Nakba (Filistinliler işgalin ardından Filistin topraklarında İsrail Devleti’nin ilan edildiği 15 Mayıs 1948′i Nakba yani büyük felaket günü olarak tanımlar. S.T.) Kız kardeşimin adı. Fatıma. Ayakkabı numaram: Bilinmiyor. Çünkü ben hep yalın ayakla dolaşırım.”


Hanzalanın yüzünü döneceği günü görebilmek duasıyla...

"güya tesettürlüler"


30 ekim '10

tevafuk oldu cahide hanımın yazısını bulmam. önceki gün yayınladığım tesetturle gelen avantajlar yazımın ardından birşey yazmaya niyetlenseydim herhalde en fazla bu kadar yazabilirdim. kesinlikle her cümlesinin altına imzamı atıyorum ve okumanız konusunda ısrar ediyorum. 
buyrun burdan lütfen guya tesetturluler

yazıda can alıcı birkaç cümle var ki onları yazmadan edemeyeceğim:

  • Başörtülü olupta başörtüsüne zulmedenler
  • Ne gerek var hıristiyan, yahudi misyonerlere?  Bizim kızlarımız (!) dinine en büyük zararları verirken.Bizi bizim değerlerimizle vururken…
  • Küçülttükçe küçülttüğü,kuşa çevirdiği eşarbını kimden,niye saklamaya çalışmaktadır?
burdan başörtüsü bir simge değildir diye sözüm ona savunma yapanlara hitap ediyorum.

evet başörtüsü bir simgedir arkadaşlar. müslüman olduğumuzun simgesidir ve müslüman olmak da an başta hadiste de denildiği gibi "hakktan taraf olmaktır". Hz Muhammed (asm)i diğer peygamberlerden ayıran bir diğer özelliği de hem bu dünyayı hem ahireti anlatmasıdır. islamı dünyadan soyutlayamazsınız. "islam bir hayat nizamıdır" arkadaşlar insanları ilgilendiren herşeye yön vermiştir.
dolayısıyla evet başörtüsü bir siyasi simge midir evet siyasi simgedir.

  başörtüsünü bir çiçek gibi değil de hakkını vererek  taşıyanlara selam olsun...


12 Şubat 2011 Cumartesi

kitap gibi kız

24 ocak '11


   Dışarıda yağmur var, hava karamsar dolayısıyla ben de... Dersim vardı eve geldim ve garip bir şekilde uykum vardı. Önce nette dolanayım dedim sonra belki film izlerim dedim. Aldım laptopu dizime maillerime bakarken aklıma geldi bugün doğum günüm belki kutlayan olmuştur dedim ama kimse kutlamamış. Kime ne ki 23 yıl önce bugün doğmuşmuşmuşum!
  Aklıma geldi bir ara tvde kadın programlarını izlerken rastgelmiştim; karısı boşanmak istiyordu adam onu affetsin diye televizyona çıkmıştı ne kadar yalnız olduğunu anlatıyordu "yemin ediyorum o kadar mutsuzum ki serap hanım doğum günümü bile cep telefonumdan başka kutlayan olmadı" demişti cebinden çıkardığı telefonu sallaya sallaya yazık demiştim öyle acımıştım ki adama.Telefonuma uzandım hayır benimkini cep telefonum bile kutlamamış :)
  Hadi film izliyim dedim aklıma geldi laptopta sorun var videolar cızırtılı.
  Bu gün aklıma ne geldiyse üzdü beni.

  Bloğu açtım kumanda panelinde izlediğim bloglardan  kitap gibi kız ı gördüm açtım okudum, okudukça dinlendim. Yetmedi biraz daha okudum, okudukça mutlu oldum. Yetmedi biraz daha okudum, yerimden doğruldum canlandığımı hissettim yorum yazayım iyi geldin bana diyim dedim sonra yok yok dedim ben en iyisi blogda yazayım öyle teşekkür edeyim dedim zira yazdığım yorumları unutuyorum. Bilmem yazdığımı görecek mi teşekkürümü okuyacak mı?
  Merak ettim böyle yazıyorken sesi nasıldır, nasıl konuşur, eli kolu nasıl oynar, mimikleri nasıldır? Dinlendirir mi onlar da?

yüce devletimiz(!)

14 Aralık '10


  Geçtiğimiz ay devlet baba 40 kaymakam alacaktı. Adaylar için belirli şartlar vardı; kpss'den en aşağı 70 almak gibi  Önce sınava girmek için 50 lira yatırıyosunuz bankaya eğer kabul edilirseniz sınava sonra mülakata alınıyorsunuz. Ablama söyledim ben de. Ben daha mezun değilim zaten başörtümden dolayı devlet de çalışmak ne haddime! Ablam iyi bir eğitime sahip, dış ticaret, işletme ve iktisat olmak üzere 3 diploması var şimdi de maliye üzerine yükseklisans yapıyor. Kpss den 85 puan aldı, arkadaşı da 73 puan almış beraber parayı verip başvuruda bulunuyorlar şu kaymakamlık için ve nasıl acı bir olay ki ablam kabul edilmiyo ama arkadaşı kabul ediliyor. Hiç bir açıklama yok kabul edilmemesiyle ilgili ücreti ödediği kalde kaydınız bulunmamaktadır diyor ki açıklamalarında kesinlikle para iadesi yoktur da diyo zaten. Bizim devletimiz hortumculardan değil büyük soygunculardan değil ama sıradan halktan birinin 1 lira alacağı olsun zaten gerekirse milyarlar harcar ne yapar eder o 1 lirayı alır.
 İnsanın zoruna gidiyor. Nasıl berbat bir yerde yaşıyoruz ki görevi halka hizmet etmek olan devlet, halkı kendisinie kul köle kurban ettiğiyle kalmayıp, aynı halkı belli bir kesime kurban ediyor. Söyleyecek söz bulmak da zorlanıyorum. O kadar kızgınım öfkeliyim
 Sadece bu değil şu hükümetimiz öğrencilere verdiği krediyi şu yıl içerisinde efe-tüfe ayağıyla 2 katına almak istemesi yetmiyormuş gibi. Yeni yasa çıkarmışlar efenim böyle 2 katına çıkınca ödeyemeleri güçlük çıkaracağı için ödeme süresini uzatıp taksit tutarını düşerecekler. Ne kadar iyiler değil mi? Ama öyle bayağılar ki sırf halk bundan yararlanamasın diye güzel bir dalavere oyunuyla yasa çıktıktan sonra başlayacak ödemeyi sırf yararlanmasın diye kalkıp 2 ay önce başlamış gibi gösteriyorlar. Ne utanmaz bir devlet bu ya ne kadar ahlaksız ne kadar sefil.
 Bir değil ki anlatasın
 Ben sıkıldım artık devletin bana eziyet etmesinden

belki doğumdan sonra hayat vardır


12 Aralık '10


Karanlıktaymışlar. İki embriyo, bir ana rahminde.Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış,sudan bir beşiğin içinde.Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece.Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş,elleri, ayakları belirginleşmiş.
Gözleri çıktıkça meydana,ikisi de çevrede olup biteni fark etmiş.
Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu,sıcak, ıslak, sevgi dolu..
"Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki" demişler,"bize ne mutlu .." 

Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.Onları besleyip büyüten kordonu fark edince,o kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.Sonra başlamış bir varoluş tartışması:"Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk"diye sormuş ikizler. 
"Annemiz" demiş biri, "O bizi var etti, bize can verdi."
"Ne biliyorsun" diye itiraz etmiş öteki,"Sen hiç Anneni görmedin ki..":
"Belki de o sadece zihnimizdedir.Anne inancı bizi rahatlattığı için uydurduğumuz bir şeydir."

Süredursun ana rahmindeki tartışma,ikizler büyüyüp gelişmişler.
Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların.Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın..Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.

"Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz"diye fısıldamış ikizlerden biri efkarla. 
"Ben gitmek istemiyorum" diye diretmiş öteki;
"doyamadım ki daha hayata.""Ama mukadderat alnına yazılandır;dua et, belki doğumdan sonra hayat vardır."
Sormuş karamsar olan:
"Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek.Ondan sonra başımıza neler gelecek?"Şiirle cevaplamış iyimser olan:
"Birçok giden / memnun ki yerinden /
çok seneler geçti / dönen yok seferinden.."

Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.Dayanılmaz sancılarla ikizlerbeklenen günün geldiğini anlamış.
Buruşuk kollarıyla birbirlerineson kez sarılıp vedalaşmışlar.
Ve "ömrümüz bitti" diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.Azrail sandıkları bir el 
kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan
öbür hayata çıkmışlar ...



CAN DÜNDAR

bişey diyecektim



8 aralık '10

söyleyeceklerim var:

  • Ben bu blog işine bizim kürt-zaza damağına uygun yemekleri yazmak için başladım ama baktım yöresel tatlar benim boyumu aşar normal tariflere başladım. Uzun zamandır bişeyler eklemiyorum ama boş durduğumdan değil walla bayağı bi şeyler yaptım yeni tarifler hemde ama işte fotoğraf makinesi yok evde o yüzden ekleyemiyorum. Şimdi fotoğrafsız, yada telden çekilmiş kötü fotoğraf koymak da garip be yaa. biraz da bu sebepten dolayı biraz da söyleyecek laflarım varmış bilmiyodum ama yazdıkça açılıyomuş insan o sebeple gittikçe kişiselleşmeye başladı blog. Açıkçası pek çok şey ekler yazarım da bu fotoğraf makinesizlik beni zorluyo.

  • Bir kürt olarak kürtçeyi bilmemek zoruma gidiyo yaa.. Zazayım ben zazacayı biliyorum da kürtçeyi bilmiyorum. Yavaş konuşulduğunda kısmen anlıyorum da ben konuşamıyorum. Şimdi zazaların kürt olmadıklarını söyleyenlerde çıkactır onlara cevabım mllet olarak ben zürriyetiin nereye kürtlük olup olmadığı konusunda emin olmasam da ben kendimi Türkiyede kürt olarak hissediyorum. Ve zazacayı kürtçenin bir lehçesi olarak küçümseyen kürt kardeşlerimde olacaktır onlarda cevabım o halde onlarda zazacayı konuşup anlasınlar.
          Acil olarak kürtçe öğretecek birini arıyorum

  • Ney kursuna hidip gitmeme konusunda kararsızım. Uzun zamandır gitmek istiyorum üflemek (ben çalmak diyodum:)  bu bilgi de aişeden) de istiyorum da ablamlar bunun bir kaç yıl süreceğini söyleyince nasıl büüzştüğümü tahmin edebilirsiniz. Çünkü ben çabuk sonuç almak isterim. Daha önce pek çok şeyi pek çok kez yarım bırakan biri olarak bunu bir kez daha yapmak istemiyorum. Fikri olanlar beni bilgilendirebilirler mi lütfen

Allah razı olsun..


28 ekim'11



"Allah razı olsun" 
kadar teşvik edici başka bir söz var mıdır? 
abime kahvaltı hazırladım, evet kahvaltı saat 2 ama kahvaltı:), yukarı odasına götürdüm.
-bana mı getirdin
-evet
-Alah razı olsun...

Alah razı mı olsun? bununla mı, bu yetmez ki, bu sadece kahvaltı, öylesine, özensiz, peynirli yumurta yeter mi buna? yetmez.. keşke patates kızartsaydım, ya biber salçası kavursaydım, daha çok çeşit olsaydı Allah razı olucak bunlar yetmez ki! o tepside ki ne reçel mi nesim(abim) kahvaltıda tatlı sevmez ki.. yok yok bunlar yetmez ben birde domates-salatalık söğüş yapiim.

tesettürle gelen avantajlar


28 kasım '10

bazen söyleyecek çok sözüm olduğunu bazen HİÇ. neyse bu yazı eskilerden... bi arkadaşım kız arkadaşını tesettüre yakınlaştırmak istiyordu ve cevabım:

evet ben bildiğim yoldan en başından başlıyım msn de dediğim gibi kitapta hicap diye geçer hicap da haya duymak anlamına gelir her şekilde.. şöyle düşün insanın asalati de onuru da tüm güzel ahlaki özellikler aslında utanma duygusundan gelir yani utanma duygusunun seviyesi kişinin edebiyle aynı orantıdadır.. hicap sadece kadınlar için değil erkekler içinde geçerli biliyosun ki erkeklerinde tesettüre riayet etmeleri gerekir.. utanma duygusu olan bi insan hakaret etmez örneğin utanma duygusu olan bi kadın sokak ortasın da bağırmaz saç baş kavga etmez aynı şekilde küfür etmez gibi örnekler veriyorum.. hani ar damarı denen şey var ya o işte bunla ilgili hadisler falanda var ya şimdi bunu tesettüre bağlayacak olursak utanan kız Allah tesettüre girin dememiş olsa bile ona uygun giyinir dekolte giymeye utanır bi ton makyajla dikkatleri üzerine çekmeye utanır vucut hatlarını ortaya çıkaracak şeyler giyemez içini gösteren şeyler giyemez zaten utanır.. masumca şeylerden bahsediyorum burda farkındaysan özellikle erkeklerin ilgisini çekmek için yapılan hareketleri söylememe gerek olduğunu zannetmiyorum.. hani başörtülü çıplaklar denilen kısımdaki eksiklik burda haya'nın olmamasından kaynaklanıyo yani onlar utandıkları için örtünmemişler tepeden inme şekilde örtündükleri için sürekli bişeyler eksik çıkıyo sürekli "ya başı örtülü ama....." diye başlayan kelimeler hiç bitmiyo.. aynı şeyi başını örtmemiş bazı kızlar içinde geçerli hani bazılarına imrenerek bakıyoruz ya işte onlar da başlarını örtmemişler ama altyapı var ar damarı çatlamamış..
 
bizim kitapta gördüğümüz kadarıyla ve sahih kaynaklardan fıkıhta tesettürde giyim kuşama baktığımızda sadece giyim için şu kurallar var
1- üzerine yapışan vucut hatlarını gösteren kıyafetlerden kaçınılmalı
2-vucudu gösterecek ince tül şeffaf elbiseler giyilmemeli
3-yüzmüz görünebilir.. saclar kulak ve boyun görünmicek ama
4-başörtüsü göğüs altına kadar inicek yani göğsün üzerini kapatacak
5-eller görünebilir bileğe kadar..
 
bunlar sadece giyim kuşamla ilgili şeyler birde kaş falan almanın lanetlendiği sürme hariç makyaj yasak
tık tık tık ses çıkaran ayakkabnılar yasak falan filan gerçi ayakkabı yasak deil galiba sadece mekruh gunah değil ama hoş karşılanmıyo yani.s erkeklerle fiziksel temas yasak bi kız ve erkek dört duvar arasında yalnız kalamazlar 3. şeytandır fiziksel temaz zaten olmaz aralarında 1m mesafe olmalı lauballi olunmamlı gibi aslında kültürümüzde olan şeyler 
bunlar var işte ondan sonra örneğin seslerini erkeklere işveli edalı şekilde duyurmamalılar onlarla o şekilde konuşmamalılar şarkı söylememeliler bazı alimler kadınların marş söyleyebildiklerini söyluyolar ama..bunlar sadece dışarıda geçerli, kız evin içinde dilediğini yapabilir.. namahrem ile mahrem olayı var.. çok detaya girdim dimi aslında bunları istediğin şeyler değil..
 
tamam esas konuya geliyorum tesettürle ilgili ayetleri hadisleri en sona yazıcam merak etme..avantajlarını sormuştun bende arkadaşlarıma sordum genel anlamda ÖZGÜRLÜK diyoruz.. evet yanlış okumadın özgürlük
ben avantajlarını pek düşünmedim aslında  ben örtünüyorum Allahın öyle istemesinin dışında benim için kimlik gibi bişey ya o olmazsa nasıl yaşıyacağım konusunda hiç bi fikrim yok ya benim kolum bacağım gibi bişey o benimle bütün değil ben onunla bir bütünüm.. mustafa islamoğlu tesettür için der ki:kadının kendini arkaya atıp kimliğini öne atmasıdır.. o iş hakkatende öyle gecen bi arkadaşla bunu konuşuyoduk insanın en çok da kadınların fıtratında olan bişey bu güzel görünme beğenilme isteği ve islamda mahreminiz olmayan erkeklere güzel görünmeniz fitneye sebep olabilir bu çok derin bi konu örnek vermek gerekirse hani aldatmalar bunlardan kaynaklanır ya zina falan.. ewet bu insanın fıtratında var e ilişkilerini tümden yok edemezsin ama buna engel kılacak bazı kurallar koyar Allah erkeklere de var bu konular mesela bi namahreme erkek birdefa bakabilir Allah onu bundan sorumlu tutmaz yanılmıyosam diğer bakışları kasten olduğu için harama veya mekruha geçer veya 3 defa bakma izni var aslında herşey niyetle ilgili ya neyse kadınlara düşende tesettürdür işte..he nerde kalmıştım arkadaşla konuşuyoduk insanları etkileme biçimine geldi konu, bana sordu düşündüm

eğer pardesümü çıkaracağım bi yerse güzel giyiniyorum daha bi özen gösteriyorum kabul etmek zor geldi belki ama evet güzel görünerek dış görünüşle etkilemeye çalışıyorum neyseki günaha girme ihtimalim olmuyo pardesüden dolayı.. ama pardesümle duracağım bi yerse o zaman sadece konuşmalarınla yani fikirlerimle etkilemeye çalışıyorum.. işte dişiliğini arkaya atıp kişiliğini öne atmak bu.. sen tesettürlüysen zaten erkek senin fiziğini göremez yalnızca pardesünü başörtünü görür yada çarşaf yada herne ise işte sen sadece kişiliğinle ordasın başka birşeyinle değil sadece kişilik sadece fikir.. tesettür diyorum başörtüsü demiyorum farkındaysan çünkü sadece başörtüsü olunca bu dediklerim olmuyo hatta daha süslü olunuyo... e tabi örtünmekde aşama aşama adım adım ilerliyoruz çoğumuz, bende ki değişime sen kendin şahit oldun bizzat dersanede adım adım.. ilk avantaj olarak bunu diyebiliriz
 
ikinci olarak gözlerden sakınma ki ayette de Allah kadınlara örtünün derken "korunasınız diye" der.. gerçekten öyle ama gözlerden sakınıyosun pis bakışlarla pek karşılaşmıyosun en fazla yüzüne bakıyolar hani sapıkça bakışlardan bahsediyorum o da nadir aynı şekilde laf atma da.. bi de rahata hareket ediyosun bacağım görünecek belim görünecek gibi dertlerin olmuyo hani biraz olsun rahatsızlık duyanlardansan eğer böyle şeylerden...
 
sonra hani başörtülüyü seven var sevmeyen var ama asla cıvık hareketlerle karşılaşmıyosun sevmeyen en fazla pis pis bakıyo bilemedin bir iki laik ağzı yapıyo bilemedin köşeye sıkıştırmaya çalışıyo aklınca ama hürmeti daha fazla görüyosun özellikle erkeklerden..Allah razı olsun mesela toplu taşıma araçlarında şıkıştırlımana izin verilmiyo hamileymişsin yaşlıymışsın gibi yerlerinden kalkıp yer veriyolar çoğu anlamda öncelik tanıyolar sağolsunlar lauballi hareketlerle tacize uğramıyorsun...
 
e birde müslüman olmanın simgesi bu yani her müslüman kız başörtülü değil ama her başörtülü müslümandır.. bunu taşımak güzel bişey.. turistin biri seni görünce "are you muslim" diyosa ne mutlu sana..
 
sorumlulukları da var tabii bilmen gerekiyo sen birini itsen bile yanlış birşey yapsan yere çöp atsan bile nıç nıç nıç bide başörtülü olacak deniceğini biliyosun yada başörtülüler böyle işte diye genelleme yapılacağını biliyosun  kapalıdan korkucaksın o yüzden o kadar rahat olamıyosun ama ben bundan şikayetçi değilim insan terbiye oluyo..
 
sonra yaz sıcağında kapalı kıyafetler giyilirmi lafı var.. ya herkes biliyo ki cildin güneşle direk teması zaten cilde zarar veriyo ve daha çok sıcak oluyo.. zaten herkes 21. yy yaşarken biz ilk çağları yaşamıyoruz ince serin tutan kumaşlardan yapılıyo bizimde elbiselerimiz ona göre kıyafet elıyoruz.. zaten insan alıştı mı yazın ortasında kalın giysen bile rahatsız etmiyo..
 
birde pardesülüysen eğer inanılmaz rahatsın altına giydiğin şey yırtık da olabilir eşofman da olabilir tembelsen eğer bu çok işine yarıyo veya açıkken giyinemeyeceğin kadar süslü giyinebiliyosun istediğini giyebiliyosun kimse karışamıyo..
 
tabi ben bunlar anlatırken pardesü olarak konuşuyorum ama bazı şeyler adım adım oluyo onu da hoş karşılamak lazım.. yeni yeni örtünen birinden ne kadar iyi olmasını bekleyebilirsin ki hiçbişey olmasa ilk örtünen kızların gerçekten giymeye kıyafeti olmuyo doğru düzgün etekleri olmaz yazın hele uzun kollu badileri olmaz tunikleri olmaz patolon üstüne giymeye gerçekten çok zor oluyo başlarda kışın daha iyi yine kaban giyiyosun... ben yeni örtünenlerin makyaj yapmasını da hoş karşılıyorum türlü türlü topuzlar yapmasını da en başta insanın kendine yakıştırması gerekiyo ya Allahın emri yaptım ama ne kadar çirkin oldum ya açıkken daha iyiydim dememeli ya o başörtüyü kendine yakıştırmalı benimsemeli yoksa insan kendini çirkin hissederek devam ettiremez.. zaten Allah güzeldir güzeli sever Allah emretmişse bu çirkin yapmaz çirkin ol diye emretmez yok böyle bişey.. sonra sonra yavaş yavaş oturur yerine ama bunda tekrar ediyorum insan kendine yakıştıracak yoksa benimseyemez ya kendinde bi nur görmeli hiç olmazsa onu hissetmeli..tabi ama tümden oyle olmamalı sonra adım adım düzeltmeli
 
birde temel meselerden biri müslüman kişi Allaha iman eder onun isteklerini kabul eder tek amacı onun rızasını kazanmaktır yani biz bu avantajları sayıyoruz sayısal veriler yapıyoruz falan filan kafana yattı mı tamam hadi yap..değil mesele bu değil.. bizler şuna inanıyoruz eğer kitapda yazan bişey varsa Allah sana bir şeyi emretmişse senin onu uygulamak için kafanın yatması gerekmiyo böyle bi lüksün yok.. çünkü biz inanıyoruz ki Allah insanı bu dünyaya başı boş göndermedi kurallarıyla gönderdi sonuçda Kuranı kerimi islamı tamamlamış olarak Hz. muhammedle gönderdi.. islam sadece ibadetlerden oluşmuyor. islam bir hayat nizamıdır sana nasıl yaşıyacağını öğretir sadece Allah'la ilişkini değil insanlarla, hayvanlarla, doğayla, kendinle olan ilişkini herşeyini düzenler yaşamda olan herşeyi kapsar herşeyi düzünler.. 

Allah herşeyi bilir "bizler parçayı Allah bütünü görür" bütünü gören parçayı görenden elbetteki daha iyi bilir.. Yani kitabımız insanlar tarafından hala bile tam manasıyla çözülmedi içindeki herşey tam olarak bilinmiyo bununda bi sepebi var insanalar sürekli birşeyleri öğrenmeli bunun için çaba sarfetmeliler.. pek çok şeyi yavaş yavaş öğreniyor ve anlıyoruz bilim ve kalp gözü açık olan alimler sayesinde ama hiçbirşey tamamlanmadı hala bile bazı ayetlerdeki şeyler tamamlanmadı bu dünyayla ilgili şeyler değil ahiretle ilgili şeyler tam olarak hatirlamıyorum ama bir ayette cehennemde bilmem ne bilmem neler taşlarla birlikte yanacaklar diyo.. aynı şey başka ayetlerde de geçiyo örneğin orda kastedilen taşın ne olduğu hala belli değil mecazi anlam da olabilir yanıcı bişey de olabilir bilinmiyo böyle ayetlere söylenen bişey vardı adını hatırlayamıyorum.. neyse demem şu bundan asırlar önce Allah içkiyi ysaklarken onun bazı faydaları vardır ama zararları yararlarından fazladır diyerek yasakladığında o insanlar bunun için şarabın bilmem neyinin kalp damarlarını açtığını biliyorlar mıydı yarar olarak yada beyin hücrelerimizi öldürdüğünü biliyolar mıydı zarar olarak aynı şey yıldızlar içnde geçerli aynı şey faiz içinde geçerli elbette açıklayabilirdi Allah bunu ama o bir ekonomi kitabı değil o bir astroloji kitabı değil o bir tıp kitabı değil orda bazı bilgiler verilir geri kalan bilgiyi insanların öğrenmesi gerekir e nede olsa insan yaşamak için öğrenme isteği şart.. yani diyoruz ki insan aklı Allah'ın bildikleirni bilemeye yetmez %100 kullansa bile yetmez  düşünki dahiler bile beynin bilmem %3 ünümü ne kullanabiliyorlar ancak.. bizim Allahın emirlerini yerine getirmek için onları anlamamız gerekmiyo elbetteki bilmenin yararı var sonuçta anladıkça O'nu tanır O'nu tanıdıkça sever O'nu sevdikçe yakınlaşırsın ve sen O'nu sevdikçe O da seni sever falan filan hayat anlam bulur işte.. bize düşen görev onları yerine getirmektir bize onları anlayıp uygulamamız gerekmiyo..

 hani sürekli verilen bi örnek var ya.. biz birşey alınca onun kullanma talimatını okuruz kullllanma talımatında neden o düğmeye basılmamalı neden bu böyle neden bu şöyle diyor muyuz hayır sadece uyguluyoruz işte dünyada insan da islam da böyle kitap kulanma talimatı dünya makine ve insanda kullanan.. seyyid kutup asrı saadetteteki müslümanlarla sonraki müslümanların neden aynı olamadıklarını açıklarken ne der biliyo musun.. asrı saadette müminler ezberlemek için okumazlardı kitabı ilimlerini arttırmak için okumazlardı saygın olmak için de okumazlardı sevaplarını okumak için okumazlardı(sevap kısmını uyduruyor olabilirim) onlar anlayıp uygulamak için okurlardı.. kitabı birden hıtmezlerdi 10 ayet okur sonra onları uygular onları uygulamaya koyunca diğer 10 ayeti okurlardı.. çok bilmekten korkarlardı. ola ki uygulayamazsak bildiklerimizden sorumluyuz diye yavaş yavaş.. işte aradaki ihlas farkı o yüzden ümmet hiçbir zaman asrı saadetteki gibi olamadı....

bi şey anlatayım niyetle ilgili 3 kişi Allahın huzuruna getirilir onlar ölmüşlerdir biri şehit biri alim diğerini hatırlamıyorum.. Allah sorar sen neden şehit oldun tabiki cevabı bilir
şehit derki insanlar kahraman desinler diye beni saygıyla ansınlar diye (e insan orda yalan söyleyemeyecği için)
Allah derki insanlar senin için öyle diyorlar zaten o halde sen dilediğini aldın..
 
Allah döner alime derki sen neden alim oldun.. alim derki ilmimi arttırmak dünyaya yardımcı ollmak için Aallah derki ilmini aldın ve insanlara yardımcı oldun ve istediğini aldın
 
Allah diğer adama döner onun kim olduğunu hatırlamıyorum sen neden filanca şey yaptın der derki senin rızan için. ve Allah derki o halde senden razıyım der ve cennete koyar onu..
 
bazı yerleri kendim tamamladım ama eğer ki hadiseyi tam bulursam sana yolllarım bazı yerleri resmen uydurdum yani ama ana tema bu :) ne demek istediğimi anladın dimi? bu kadar avantajdan bahsettim ama bu avantajlardan dolayı değil yalnızca Allah istediği, onun rızasını almak istediği için örtünmeli kişi..
 
şimdi ayetleri arıyalım bakalım
 Önce Nur suresi 31. Ayete 
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

 
Ahzab 59 ayet ..
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir

 
 
ya sadece bunları kopyala yapıştırdım ya sen de internetten bakabilirsin wallahi çok yoruldum daha sonra sana kz için kitap falan tavsiye ederim hatta kendim veririm şimdi çok yorgunum bir de ablamlar tatilden geldi onları özledim. son bir kez okuyup göndericem maili. inşallah yanlış bişey yazmamışımdır Allah affetsin

kurban, bayramlaşma


16 kasım 2010

bugün bayram

size düşman biriyle, hatta birbirinize düşman, fakat ailevi meselelerden dolayı biraraya gelmek zorundaysanız eğer  bayram nasıl geçer, bayramlaşmak nedir o yakınlaşmayı sağlar mı? 2 ay önceki bayramlaşmanın bir şeyi değiştirmediğini bile bile tekrar bayramlaşmanın ne anlamı var? ben bayramlaşmamayı tercih ettim.

neyse kurban kesildi, ilk defa bu kadar erken geldi hep akşam gelirdi. bu sene insanlar az mı kestiler acaba fiyatlardan dolayı?  kurbanın canı öyle kesilir kesilmez çıkmazmış, doğru mu bilmiyorum gerçi kastettikleri sinirler mi? bu işlerden anlamam ama bu işi ehil insanlar yapmalı.

 bu gün ablamlar anlattı onlar küçükken olmuş; biri horozu kesmiş yani kafasını koparmış ama işi doğru yapamamış herhalde kafası elinde kalmış, kaçmış horoz 2 saat boyunca peşinde yakalamaya çalışıyorlarmış. kafasız şekilde ortalık da koşmaya başlamış.. sahneyi ben çizgifilmlerde gördüğüm şekilde canlandırdığım için kahkahalarla gülmeye başladım. ablamın dolan gözleriyle karşılaştığımda mideme yumruk yemiş gibi oldum. eee kafası yokken yönönü nasıl buluyodu dedim "bulamıyodu zaten sağa sola çarpıp durdu, kafası da olduğu yerde kıvranıyodu" dedi

"yazık yaa" diyebildim sadece. başka hiçbirşey diyemiyosun. dakikalardır yazmaya çalışıyorum ne hissettiğimi ne düşündüğümü hiçbirşey çıkmıyo. yoğun bir suçluluk duygusu içindeyim ve bu güldüğüm için değil. 

ben bu kadar suçlu hissetmek istemiyorum kendimi bu işin bilenler yapsın lütfen acı çekmesinler hayvanlar. Allaha kurban etmeye layık şekilde yapalım bunu lütfen. ne o etlerle hakkı olanların yerine kendi dolaplarımızı dolduralım ne de zulmedelim o mübarek hayvanlara. Allah buna razı gelmez. 

O'nun için kurban olabilmek duasıyla...

filistin


14 kasım '10

bu aralar kendimi sevmiyorum niye bilmiyorum. olmadığım bir bene dönüştüm sanki çok yüzeyselleştim hep böyleydim de haberim mi yok?
islam coğrafyasını o kadar boşladım ki filistin için birşeler yapmayalı o kadar uzun zaman oldu ki adını ağzıma almaya çekiniyorum, utanıyorum ve diğerlerinin
içtenlikle ne zaman dua ettim onu bile bilmiyorum. tek yaptığım vakit namazlarından sonra "tüm müslümanları da...." bu kadar. sadece boykota devam edebiliyorum o da yaşam standartlarımı ona göre şekillendirebildiğim için

bomboş biri oldum. hiç olmak istemediğim biri haline dönüşmeye başladım, kaçınılmaz son muydu bu bilmiyorum. kendimi bişey mi sanıyorum bilmiyorum ama mayam sadece buna müsait değil, inkar politikası mı hayır gerçekten bu değil bu kadar olmamalı
biliyorum bunu çünkü "bir şey" olabildiğim zamanlar oldu. çok da dolu geçti sonra çok hata yaptığımı farkettim, hata yapmaktan vazgeçtim şimdi hiç bir şey yapmaz duruma geldim.
ölmekten korkup yaşamaktan vazgeçtm sanırım.

bi zamanlar şöyle birşey soruyordum insanlara. Allah rızasında esas nedir? daha çok sevap mı daha az günah mı? kimse ne sorduğumu anlamıyodu matematiksel bişey değil bu diyolardı garip şeyler anlatmaya başlıyorlardı, niyetten bahsediyorlardı. aradan 4 yıl geçti ben cevabımı buldum sanırım.

ahh filistin
o her zaman içimde ince, derin bir sızı, bana hep bir suçluluk duygusu veriyor, ne zaman biri filistin dese yerin dibine giriyorum. ben ümmet olabilmeyi filistin için birlik olabildiğimizde başarabileceğimizi sanıyorum, ve ben filistini bıraktıkça ümmetten koptuğumu sanıyorum. birkaç yıldır filistini bıraktım ve ben kendime karşı nefrete yakın bir sevgisizlik oluşmaya başladı

 ve bu da unutmamak için


"Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
"Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım!
Sana şikâyette bulunuyorum...
Sana şikâyette bulunuyorum...
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı... Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."
Eylül 2003

ŞEHİD Şeyh Ahmed Yasin

egan ve başörtüsü


2 kasım '11

bir yeğenim var benim. bizim dilimizde egan denir. ablamın kızı. adı tevrat. şimdi çorumda, ünv maliye okuyo, öğrenci evinde kalıyo. uzun zamandır görüşemiyoruz kontörümüz yok da, gözü çıksın fakirliğin:) özledim onu. bakmayın yeğenim dediğime arkadaşımdır aslında aramızda 3 yaş var ama o olgundur akıllı kızıdır ben evin küçüğü olma avantajlarını sonuna kadar kullanırken o abla olmanın tüm sorumluluklarını yerine getirdi arkasından geleceklerine bilerek hareket etti hala da ediyor. ordan bana söylüyo teyze bak hatice'ye (bi küçüğü) yardım et geometriyi öğret bak onu anlamıyo. öss ye hazırlanıyo da yds mi oldu adı walla bilmiyorum o kadar değişti ki. eğlencelidir de şeker gibidir sıkılmazsın asla onunlayken.. resmini koymama kızma inşallah. neyse ben özledim yeğenimi. başörtüsünü de ne yaptı bilmiyorum seviniyodu. gecen sene açtı maalesef başını bu sene bi hafta açtı bi hafta kapalı olarak özgür olarak gitti ve chp geri adım atınca sallantıya girdi ya işte o zaman söylüyo telaşlı telaşlı Teyze ben napıcam ben açamam artık ya bu sene bi hafta açtım sadece geri dönemem o günlere. bilmiyorum bu sistem de ne olur güvenmiyorum ama çankaya resepsiyonunda askerin tavrını görünce biraz inanmaya başladım. artık kovulan değiliz kaçılanız farkında mısınız ne o oyle eğer salonda türbanlı varsa belli etmeden salonu terk edin. bakayım bu sene olursa bende hazırlanıcam.
  yasağın ilk kaldırıldığı hafta yıldız teknik de başörtüsü karşıtı öğrenciler protesto etmişlerdi de diğer öğrenciler arasında kavga çıkmıştı polis müdahale etmişti bilmem hatırlar mısınız? geçen hafta işte o öğrenciler kanal d habere çıktılar. meğer uzaklaştırma almışlar derslere girilmesine izin verilmiyomuş gençlerden biri konuşuyodu "10 gündür derslere girmemize izin verilmiyo üsteik hukuki bir gerekçe de yok ne kadar süreyle bu yasak devam edicek onu da bilmiyoruz yanee şu anda eğitim hakımız elimizden alınmış durumda" (size de tanıdık geldi mi bu sözler) tabi derse alınmamaları hoş bi durum değil savunmuyorum bunu ama şunu da diyemeden edemicem
 "genç delikanlı bizim onca senedir neler hissettiğimizi artık anlamışsındır"

katre-i matem: her cevap ona çıkar

2 kasım 2010

cuma günü yaptığım alışveriş resminde belki dikkatinizi çekmiştir İskender Palanın son kitabını aldık  "Katre-i Matem". o gün yazmıştım çok yorulduk çok gezdik diye. otobüste eve dönüş yoluna girdiğimizde ben kitabı elime aldım oysa kitabı yeğenim için almıştık .okuldan okumasını istemişlerdi ama benim kitapyurdunda da bayağı dikkatimi çekmişti. kitap nasıl söylesem: kitap içinde kitap kitaptaki adı geçmeyen karakter artık müzayeden aldığı kitap için söyle diyor:
  "... bir sevgili edinmiştim ve onun peçesini açmak için eve varmayı bekleyemezdim. Üsküdar vapurunda başladım kitabımın sayfalarını çevirmeye. heyecanlıydım...." işte benimde otobüste kitabı elime aldığımda hissettiklerim aynen böyleydi.
  kitap Osmanlı Lale Devrini anlatıyor. entrika, cinayet, gizem, laleler vee tabi ki Hafız Çelebi.. beni en çok etkileyen karakter o ve lalere ilgimi arttırdı bende onun gibi lale yetiştirmek istiyorum. düşün artık dün çiçekçiye gittim lale soğanı istiyorum diye adam bana mısır çarşısında adres verdi şimdi ekip mart- nisan gibi açmasını beklicem. kitap güzel etkileyici sürükleyici gizemlerle dolu. kendinizi ezel izliyormuşsunuz gibi hissedebilirsiniz. zaman ayarı sıkça değiştiriliyo yer yer inanılmaz akıcıydı ki yemek yerken bile elimden bırakmadım kitabı. elimin meşgul olduğu zamanla da bile şunu diledim biri okusa da bende dinlesem. kitap kısmen bitmedi ama devamı gelicek gibi açık kapı bırakılmış

onun adına karar vermek

28 ekim '10

 Hangisi daha kötü bilmiyorum. İstemediği bir şeyi iyiliği için yaptırmak mı, bile bile hata yapasını izlemek mi?  Onun için iyi olmadığını anlamayacak kadar küçük olması ona, onun hayatına müdahale edebilme hakkı tanır mı? Ya yanılıyorsam; hem mutsuz olmasına sebep ol hem de hiç bir işe yaramasın.

 Birinin adına karar vermek, bu sorumluluğun altında eziliyorum. Kendimi ne sanıyorum da kendi küçük gözlerimle neyin ne olduğunu ondan daha iyi görebildiğimi sanıyorum?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...